
Yazar bu yolculuk notlarının önsözünde "yöreyi, ülkeyi, kenti değil, o yörelerdeki, yerlerdeki insan manzaralarını, toplumsal ilişkiler manzaralarını paylaşmaya çalıştım’’ diyor. Gezi notları Tibet ile başlıyor. İnsanların tapınaklara yere yatıp sürünerek gittiklerini, bunun bir ibadet biçimi olduğunu öğreniyoruz. Sonraki durak Çin’in Sincan özerk bölgesi. Taklamakan çölü ve Tanrı dağları. Güzel mi güzel Uygur kızları. Her köşe başında meyve, kuru meyve kuru yemişin sergilenmesi. Kaşgar’da kara çarşaflı kadınlar, Yolculuk İpek yolu boyunca ilerliyor. Magao mağaralarındaki yüzbinlerce el yazmasının Avrupalılarca talan edilmesi. Sırada Hindistan var. Ganj'da yakılan ölüler, yıkanan çamaşırlar ve arınan insanlar. Sonra Hiroşima. ABD'nin yaptığı nükleer silah için deney alanı olarak kullandığı mahsun kent. Oradan güney Amerika’ geçiyor. Uruguay’da Eduardo Galeano’yla, Arjantin’de her köşe başında tangoyla buluşma. Plaza Mayo’da her Perşembe toplanıp kayıp oğullarını bekleyen anneler. Kitap Küba’da Nazım Hikmet anıtının dikilme öyküsüyle bitiyor. Yolları ve yolculukları seviyorsanız kaçırmayın derim.
Comments